NEWROZ maili
1 sayfadaki 1 sayfası
NEWROZ maili
Yazının sonunda tüm halini görebileceğiniz mail, Nevruz Bayramımı kutlamak amacıyla, demokrasi anlayışına inandığım bir arkadaşım tarafından gönderildi. Ben de metni biraz daha zenginleştirmek adına (!) eksik bıraktığı bazı yönleri tamamlamaya çalışacağım.
Gönderilen metnin hiçbir yerinde göremediğim kocaman bir W harfi ile başlayıp, bu W'nin nereden geldiğini izah etmeye çalışacağım önce…
Açıkçası, Med dilinde adı ¨Nava=yeni" Roaca=gün¨ün birleşimi olması gereken Newroz kelimesi bu orijinal şekliyle Avesta'da yer almıyor. Devam etmeden açıklamak gereği duyuyorum; Avesta, Kürtlerin ata dini olarak kabul ettiği Zerdüştlüğün kutsal kitabıdır.
Med Dili'ndeki bu bileşik kelimenin anlamını, Med Dili'nin mirasçısı bir dil olan Kürtçe'yi kullanarak ayrıntılarıyla tahlil edebiliriz: Nava, Kürtçe'nin Zazakisi'ndeki newe ve Kurmanci ile Soranisi'ndeki "nû", nüye" ile aynı kelimedir ve "yeni" demektir. Raoca ise yine aynı dilin Zazaki Lehçesi'ndeki "Ruec" ve Kurmanci ile Sorani Lehçesindeki "roc" ile aynı kelimedir ve "gün" anlamına gelir.
Newroz kutlamalarında ateşler yakılıp üzerinden atlanması Zerdüşt dininin etkisi olarak görülebilir. Mezopotamya, Kafkasya ve çevre bölgelerinde yayılmış olan Zerdüşt dinine göre ateş, "Tanrının oğlu ve ruhu" olarak kutsaldır. Suçlardan ve günahtan arınmak için ateşin içinden geçmek ya da üzerinden atlamak gerekir. Newroz, Zerdüşt dininde de kutsal bir gündür ve üç gün oruç tutularak ibadet edilir.
Gılgamış Destanı'nda bereket ve canlanan doğanın müjdecisidir. Kürt Efsanesi'nde Demirci Kawa'nın zalim Dehak'a başkaldırıp kötülüğü yendiği, Kürt halkını yok olmaktan kurtardığı gün olarak anlatılır. Bu efsanede verilen tarih ise (21 Mart 612) Medlerin, Asur başkenti Ninova'yı aldıkları tarihtir, VS. VS.
İşin özü; Newroz, Anadolu, Ortadoğu, Ortaasya ve Kafkasya'nın da dahil olduğu çok geniş bir coğrafyada birbirinden farklı dünya görüşüne, dini inanca, mezhebe, milliyete mensup; çeşitli sınırlarla birbirinden yalıtılmış birçok halk tarafından bayram olarak kutlanıyor.
Yukarıdaki mitolojik örnekleri çoğaltmak mümkün. Fakat pek yazık ki mitolojiden anlamıyorum. Dahası, tarihsel gerçeklerin mitolojik hikayelerle değiştirilme çabasını hiç mi hiç anlamıyorum.
Özellikle Kürt hareketinin gelişimiyle birlikte her Newroz, bir isyan gününe dönüştü. Haklı ya da değil, bir mücadele aracı olarak görüldü. Ve haliyle devlet, refleksini verdi.
1990 yılında, tüm Newroz etkinliklerinin şiddetle bastırıldığı bir 21 Mart'dan sonra ise, Newroz'u "Türklerin Ergenokon'dan çıkıp tüm dünyaya yayılışının başlangıcı" ve "Bahar Bayramı" olarak keşfedip(!) sahiplenmeye çalıştı. Türki cumhuriyetlerden resmi temsilcilerle resmi törenlerde kutlamalar yapıldı. İsmi Nevruz" olarak değiştirildi.
Ülkemizde yıllardır süregelen her şeyi Türkleştirme eğiliminin Newroz için ne oranda başarılı olabileceği muamma. Ancak devletin bu keşfinin 20. yüzyılın en nadide keşiflerinden biri olarak tarihe geçeceğinden hiç şüphe yok...
Şu ana kadar anlatmak istediklerimi toparlamaya çalışayım. Evet, Newroz, geniş bir coğrafyaya yayılan birçok halk tarafından çeşitli mitoslara dayandırılarak sahipleniliyor, kutlanıyor. Ne âlâ! Kimse kimsenin bayramına o benimdir, kutlama diyecek değil.
Fakat gözden kaçırmamak gerekir ki "Newroz değil Nevruz" , "Nevruz öz be öz Türk bayramıdır, Ergenekon'dan çıkışı simgeler" vb. argümanlarla dayanakları geliştirilen aslında tarihsel bir polemik değil, bir inkar politikasıdır.
Zira, gerçekten de Türki ülkelerinde 21 Martlarda yapılan ve halkın geniş katılımına sahne olan kutlamaların en azından 1990 öncesine kadar(!) Anadolu Türklerinde pek yaygın bir gelenek olmadığı ortada.
Devlet ricalinin bile zoraki rağbet ettiği; demir dövüp yumurta tokuşturan komik adamlar müsamerelerinin; ne demeye uzun yıllardır Anadolu topraklarında Kürtler tarafından kutlanan Newroz'a bir alternatif olarak kutlanmaya çalışıldığını ise, bilinen zaptu rapt altına alma ve içeriğini boşaltma metodlarıyla açıklamak mümkün. Bakınız Nazım Hikmetler…. Bakınız Deniz Gezmişler….
Evet, 2005 Newroz'undaki Bayrak provakasyonuyla işareti verilen şoven dalga geçtiğimiz 3 yıldır sürüyor. "Şu renkler kullanılmayacak, şu harfler yazılmayacak" vb. kayıt ve koşullarla Dehak'lar hala yaşıyor.
Evet, farklı esprilerle de olsa 21 Mart'ın çeşitli halklarca kutlanıyor olması "Newroz kime aittir?" sorusunu anlamsız kılsa da; "kim kimin dilini, renklerini, kimliğini reddetti?" sorusu anlam ve önemini maalesef koruyor.
Bitirirken, Güneydoğu'da uzun yıllar PKK ile mücadele etmiş emekli Tuğgeneral Korkmaz Tağma'nın Yeni Aktüel dergisine verdiği söyleşiye bir atıfta bulunmak istiyorum. Sayın Tağma; Türk yönetici elitinin yanlış yaklaşımlarına ve siyasalarına yüreklice değinmiş:
"Herkesi Türk yapmaya kalkışmak doğru değildi. Şimdi herkes kabul etti Kürt varlığını. Hatta abarttılar. Nevruzu önce reddettik, sonra kabul ettik. Yetmedi, hızımızı alamayıp Türk bayramı bile yaptık. Elimize çekiç alıp ta Ergenekon'dan çıkışa kadar götürdük. Yahu Nevruz Kürtlerin ata dini saydığı Zerdüştlükten gelmedir, Zerdüştlüğe ait en büyük festivaldir."
NEWROZ, PÎROZ BE!
Bana gelen yazı:
NEVRUZUN ANLAMI VE ÖNEMİ
Nevruz sözcüğü Farsça nev (yeni) ve ruz (gün) sözcüklerinin birleşmesinden meydana gelmiş olup yeni gün anlamına gelmektedir. Eski İran takvimine göre yılın ilk günüdür ve güneşin Koç burcuna girdiği ilkbaharın başlangıcı sayılan bir gündür.
Güneş 21 Marta kadar güney yarım küreye daha çok ışık ve ısı verirken,21 Mart tarihinden itibaren kuzey yarımküreye daha çok ısı vermeye başlar. Bu nedenle kuzey yarımkürede yaşayan bazı halklar için 21 Mart günü uyanış ve yaradılışın sembolü olarak kutlanmaya değer bir gün anlamı taşımaktadır.
Anadolu'da Nevruz - Navrız, Mart dokuzu gibi adlar verilen Nevruz,farklı yörelerde değişik biçimlerde kutlanır.Tarımsal uğraşın yoğun olduğu yörelerde bir tür bolluk ve bereket töreni olma özelliği de taşımaktadır.
Alevi-Bektaşi topluluklarda ise inanca dayalı bir anlam da ifade etmektedir. Nevruz,Hz. Ali'nin doğum günüdür,Hz. Ali ile Hz. Fatma'nın evlendikleri gündür,Hz. Muhammed'in veda haccı dönüşü Hz. Ali'yi kendine halife tayin ettiği gün olması özelliğini de taşımaktadır.Bu günün sabahı mürşidin okuduğu duadan sonra süt içilir, Nevruziye adı verilen şiirler,nefesler ve Hz. Ali'nin Mevlidi okunur.Nevruzda önceden hazırlanmış olan çöreklerle mezarlık ziyaretine gidilir,ölüler ziyaret edildikten sonra orada çörekler yenilir
Osmanlı Devleti zamanında Nevruz gününe özel bir önem verilmiştir. Saray hekim başıları tarafından hazırlanan ve Nevruziye denen çeşitli baharatlardan yapılmış macunlar,padişah ailelerine ve büyüklere sunulurdu. Bugün için yapılmış macunlar, porselen kapaklı kaseler içinde sunulur ve günün hangi saatinde yenmesi gerektiğini yazan bir kağıt da kaselere iliştirilirdi.
Doğu Anadolu halkı için sadece Nevruz günü değil,Nevruz gecesi de kutsallık taşımaktadır.Bu gece canlı cansız bütün varlıkların Tanrı'ya secde ettiğine inanılır.O gün herkesin bir yıllık kısmeti ve geleceği belirlenir.Herkes güzel ve yeni elbiseler giyerek yeni yıla hazırlanır.Evlerde yemekler yapılır,karşılıklı ziyaretlerde bulunulur.
Nevruzla ilgili geleneklerden biri de 21 Marttan itibaren ısınmaya başlayan havalar nedeniyle ağaçların güneşten etkilenmemesi için bez bağlanır. Nevruzla ilgili önemli geleneklerden biridir.Mart bozumunda akarsulardan alınıp getirilen su evlere serpilir.Ayağı uğurlu bir misafirin gelmesi ve "martınızı bozuyorum" demesi beklenir.
Nevruz İç Anadolu Bölgesi'nde "Mart dokuzu" olarak bilinmektedir.21 Mart günü sabah erken kalkılır,mezarlık ziyareti yapılır,niyet tutulur.Niyetlenecek kişi mezarlardan birer taş alarak kırka tamamlar.Bir torbaya doldurup evinin duvarına asar ve bu arada bir niyet tutar.Bir yıl sonra torbaya baktığında taşlar kırk bir olmuşsa niyetinin gerçekleşeceğine inanır.
Nevruz günü ziyaretler esnasında çeşitli yemeklerden oluşan sofralar hazırlanır,oyunlar oynanır,eğlenceler düzenlenir,boyalı yumurtalar yenir ve büyük ateşler yakılır.Her toplumun kendine özgü nedenlerle kutladığı Nevruz, Azerbaycan,Kazakistan,Kırgızistan,Türkmenistan,Özbekistan,Tataristan,Uygur Bölgesi, Anadolu ve Balkanlarda geleneksel kutlamalarla canlılığını günümüzde de sürdürmektedir.
Bu mana ve anlamda nevruz gününü kutlarisek kültürlerin bu günlere taşınmasında ve bu geleneklerin yaşatılmasında hiç bir kötülük olmayıp, toplumumuzda da her hangi bir taşkınlık , ayrışıma ve devlet ile toplumların arasını açmaya kalkışacak her hangi bir olayada sebep görülemez sanıyorum. seygi ve saygılarımla
Gönderilen metnin hiçbir yerinde göremediğim kocaman bir W harfi ile başlayıp, bu W'nin nereden geldiğini izah etmeye çalışacağım önce…
Açıkçası, Med dilinde adı ¨Nava=yeni" Roaca=gün¨ün birleşimi olması gereken Newroz kelimesi bu orijinal şekliyle Avesta'da yer almıyor. Devam etmeden açıklamak gereği duyuyorum; Avesta, Kürtlerin ata dini olarak kabul ettiği Zerdüştlüğün kutsal kitabıdır.
Med Dili'ndeki bu bileşik kelimenin anlamını, Med Dili'nin mirasçısı bir dil olan Kürtçe'yi kullanarak ayrıntılarıyla tahlil edebiliriz: Nava, Kürtçe'nin Zazakisi'ndeki newe ve Kurmanci ile Soranisi'ndeki "nû", nüye" ile aynı kelimedir ve "yeni" demektir. Raoca ise yine aynı dilin Zazaki Lehçesi'ndeki "Ruec" ve Kurmanci ile Sorani Lehçesindeki "roc" ile aynı kelimedir ve "gün" anlamına gelir.
Newroz kutlamalarında ateşler yakılıp üzerinden atlanması Zerdüşt dininin etkisi olarak görülebilir. Mezopotamya, Kafkasya ve çevre bölgelerinde yayılmış olan Zerdüşt dinine göre ateş, "Tanrının oğlu ve ruhu" olarak kutsaldır. Suçlardan ve günahtan arınmak için ateşin içinden geçmek ya da üzerinden atlamak gerekir. Newroz, Zerdüşt dininde de kutsal bir gündür ve üç gün oruç tutularak ibadet edilir.
Gılgamış Destanı'nda bereket ve canlanan doğanın müjdecisidir. Kürt Efsanesi'nde Demirci Kawa'nın zalim Dehak'a başkaldırıp kötülüğü yendiği, Kürt halkını yok olmaktan kurtardığı gün olarak anlatılır. Bu efsanede verilen tarih ise (21 Mart 612) Medlerin, Asur başkenti Ninova'yı aldıkları tarihtir, VS. VS.
İşin özü; Newroz, Anadolu, Ortadoğu, Ortaasya ve Kafkasya'nın da dahil olduğu çok geniş bir coğrafyada birbirinden farklı dünya görüşüne, dini inanca, mezhebe, milliyete mensup; çeşitli sınırlarla birbirinden yalıtılmış birçok halk tarafından bayram olarak kutlanıyor.
Yukarıdaki mitolojik örnekleri çoğaltmak mümkün. Fakat pek yazık ki mitolojiden anlamıyorum. Dahası, tarihsel gerçeklerin mitolojik hikayelerle değiştirilme çabasını hiç mi hiç anlamıyorum.
Özellikle Kürt hareketinin gelişimiyle birlikte her Newroz, bir isyan gününe dönüştü. Haklı ya da değil, bir mücadele aracı olarak görüldü. Ve haliyle devlet, refleksini verdi.
1990 yılında, tüm Newroz etkinliklerinin şiddetle bastırıldığı bir 21 Mart'dan sonra ise, Newroz'u "Türklerin Ergenokon'dan çıkıp tüm dünyaya yayılışının başlangıcı" ve "Bahar Bayramı" olarak keşfedip(!) sahiplenmeye çalıştı. Türki cumhuriyetlerden resmi temsilcilerle resmi törenlerde kutlamalar yapıldı. İsmi Nevruz" olarak değiştirildi.
Ülkemizde yıllardır süregelen her şeyi Türkleştirme eğiliminin Newroz için ne oranda başarılı olabileceği muamma. Ancak devletin bu keşfinin 20. yüzyılın en nadide keşiflerinden biri olarak tarihe geçeceğinden hiç şüphe yok...
Şu ana kadar anlatmak istediklerimi toparlamaya çalışayım. Evet, Newroz, geniş bir coğrafyaya yayılan birçok halk tarafından çeşitli mitoslara dayandırılarak sahipleniliyor, kutlanıyor. Ne âlâ! Kimse kimsenin bayramına o benimdir, kutlama diyecek değil.
Fakat gözden kaçırmamak gerekir ki "Newroz değil Nevruz" , "Nevruz öz be öz Türk bayramıdır, Ergenekon'dan çıkışı simgeler" vb. argümanlarla dayanakları geliştirilen aslında tarihsel bir polemik değil, bir inkar politikasıdır.
Zira, gerçekten de Türki ülkelerinde 21 Martlarda yapılan ve halkın geniş katılımına sahne olan kutlamaların en azından 1990 öncesine kadar(!) Anadolu Türklerinde pek yaygın bir gelenek olmadığı ortada.
Devlet ricalinin bile zoraki rağbet ettiği; demir dövüp yumurta tokuşturan komik adamlar müsamerelerinin; ne demeye uzun yıllardır Anadolu topraklarında Kürtler tarafından kutlanan Newroz'a bir alternatif olarak kutlanmaya çalışıldığını ise, bilinen zaptu rapt altına alma ve içeriğini boşaltma metodlarıyla açıklamak mümkün. Bakınız Nazım Hikmetler…. Bakınız Deniz Gezmişler….
Evet, 2005 Newroz'undaki Bayrak provakasyonuyla işareti verilen şoven dalga geçtiğimiz 3 yıldır sürüyor. "Şu renkler kullanılmayacak, şu harfler yazılmayacak" vb. kayıt ve koşullarla Dehak'lar hala yaşıyor.
Evet, farklı esprilerle de olsa 21 Mart'ın çeşitli halklarca kutlanıyor olması "Newroz kime aittir?" sorusunu anlamsız kılsa da; "kim kimin dilini, renklerini, kimliğini reddetti?" sorusu anlam ve önemini maalesef koruyor.
Bitirirken, Güneydoğu'da uzun yıllar PKK ile mücadele etmiş emekli Tuğgeneral Korkmaz Tağma'nın Yeni Aktüel dergisine verdiği söyleşiye bir atıfta bulunmak istiyorum. Sayın Tağma; Türk yönetici elitinin yanlış yaklaşımlarına ve siyasalarına yüreklice değinmiş:
"Herkesi Türk yapmaya kalkışmak doğru değildi. Şimdi herkes kabul etti Kürt varlığını. Hatta abarttılar. Nevruzu önce reddettik, sonra kabul ettik. Yetmedi, hızımızı alamayıp Türk bayramı bile yaptık. Elimize çekiç alıp ta Ergenekon'dan çıkışa kadar götürdük. Yahu Nevruz Kürtlerin ata dini saydığı Zerdüştlükten gelmedir, Zerdüştlüğe ait en büyük festivaldir."
NEWROZ, PÎROZ BE!
Bana gelen yazı:
NEVRUZUN ANLAMI VE ÖNEMİ
Nevruz sözcüğü Farsça nev (yeni) ve ruz (gün) sözcüklerinin birleşmesinden meydana gelmiş olup yeni gün anlamına gelmektedir. Eski İran takvimine göre yılın ilk günüdür ve güneşin Koç burcuna girdiği ilkbaharın başlangıcı sayılan bir gündür.
Güneş 21 Marta kadar güney yarım küreye daha çok ışık ve ısı verirken,21 Mart tarihinden itibaren kuzey yarımküreye daha çok ısı vermeye başlar. Bu nedenle kuzey yarımkürede yaşayan bazı halklar için 21 Mart günü uyanış ve yaradılışın sembolü olarak kutlanmaya değer bir gün anlamı taşımaktadır.
Anadolu'da Nevruz - Navrız, Mart dokuzu gibi adlar verilen Nevruz,farklı yörelerde değişik biçimlerde kutlanır.Tarımsal uğraşın yoğun olduğu yörelerde bir tür bolluk ve bereket töreni olma özelliği de taşımaktadır.
Alevi-Bektaşi topluluklarda ise inanca dayalı bir anlam da ifade etmektedir. Nevruz,Hz. Ali'nin doğum günüdür,Hz. Ali ile Hz. Fatma'nın evlendikleri gündür,Hz. Muhammed'in veda haccı dönüşü Hz. Ali'yi kendine halife tayin ettiği gün olması özelliğini de taşımaktadır.Bu günün sabahı mürşidin okuduğu duadan sonra süt içilir, Nevruziye adı verilen şiirler,nefesler ve Hz. Ali'nin Mevlidi okunur.Nevruzda önceden hazırlanmış olan çöreklerle mezarlık ziyaretine gidilir,ölüler ziyaret edildikten sonra orada çörekler yenilir
Osmanlı Devleti zamanında Nevruz gününe özel bir önem verilmiştir. Saray hekim başıları tarafından hazırlanan ve Nevruziye denen çeşitli baharatlardan yapılmış macunlar,padişah ailelerine ve büyüklere sunulurdu. Bugün için yapılmış macunlar, porselen kapaklı kaseler içinde sunulur ve günün hangi saatinde yenmesi gerektiğini yazan bir kağıt da kaselere iliştirilirdi.
Doğu Anadolu halkı için sadece Nevruz günü değil,Nevruz gecesi de kutsallık taşımaktadır.Bu gece canlı cansız bütün varlıkların Tanrı'ya secde ettiğine inanılır.O gün herkesin bir yıllık kısmeti ve geleceği belirlenir.Herkes güzel ve yeni elbiseler giyerek yeni yıla hazırlanır.Evlerde yemekler yapılır,karşılıklı ziyaretlerde bulunulur.
Nevruzla ilgili geleneklerden biri de 21 Marttan itibaren ısınmaya başlayan havalar nedeniyle ağaçların güneşten etkilenmemesi için bez bağlanır. Nevruzla ilgili önemli geleneklerden biridir.Mart bozumunda akarsulardan alınıp getirilen su evlere serpilir.Ayağı uğurlu bir misafirin gelmesi ve "martınızı bozuyorum" demesi beklenir.
Nevruz İç Anadolu Bölgesi'nde "Mart dokuzu" olarak bilinmektedir.21 Mart günü sabah erken kalkılır,mezarlık ziyareti yapılır,niyet tutulur.Niyetlenecek kişi mezarlardan birer taş alarak kırka tamamlar.Bir torbaya doldurup evinin duvarına asar ve bu arada bir niyet tutar.Bir yıl sonra torbaya baktığında taşlar kırk bir olmuşsa niyetinin gerçekleşeceğine inanır.
Nevruz günü ziyaretler esnasında çeşitli yemeklerden oluşan sofralar hazırlanır,oyunlar oynanır,eğlenceler düzenlenir,boyalı yumurtalar yenir ve büyük ateşler yakılır.Her toplumun kendine özgü nedenlerle kutladığı Nevruz, Azerbaycan,Kazakistan,Kırgızistan,Türkmenistan,Özbekistan,Tataristan,Uygur Bölgesi, Anadolu ve Balkanlarda geleneksel kutlamalarla canlılığını günümüzde de sürdürmektedir.
Bu mana ve anlamda nevruz gününü kutlarisek kültürlerin bu günlere taşınmasında ve bu geleneklerin yaşatılmasında hiç bir kötülük olmayıp, toplumumuzda da her hangi bir taşkınlık , ayrışıma ve devlet ile toplumların arasını açmaya kalkışacak her hangi bir olayada sebep görülemez sanıyorum. seygi ve saygılarımla
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz