SULUKULE PLATFORMU-1
1 sayfadaki 1 sayfası
SULUKULE PLATFORMU-1
Sayın Başbakan
Bizler hep Sulukule’deyiz... Sokaklarını, evlerini ve hatta içlerindeki hayatları tek tek biliriz...
Sulukule’yi görmemiş, oraya hiç gitmemis olanlar bizler degil, bu mahalledeki binlerce kisinin kaderi hakkında, fikirlerine hic basvurmadan karar vermis olanlardır Sayın Başbakan.
Şöyleki; Fatih Belediye Başkanı Sayın Mustafa Demir, Sulukule’ye sadece iki kez uğramıştır. Birincisi, seçim öncesiydi! Arabasıyla mahallede şöyle bir tur atmış, ve “tehlikeli” bir semt olduğunu düşünerek, arabadan inmek zahmetine bile girmemişti...
İkincisi ise, 9 Şubat 2008 günüydü. Yani projenin epey yol almasından sonra. AB-Türkiye Karma Parlamenterler Komisyonu Eşbaşkanı Sayın Joost Lagendijk’ın Sulukule Platformu’nun davetlisi olarak mahalleye geldiği gün. Bir baskın gibi gerçekleştirdiği bu ziyareti kısa kesip, mahalleyi terketmek zorunda kalmıştı.
Oysa, Sulukule “yenileme” projesine nedenlerini belirterek karşı çıkan bizler, ya zaten Sulukuleliyiz, ya da vaktini oradaki insanlara yararlı olmak için bizzat orada geçiren platform üyeleriyiz... Sivil toplum kuruluşları, mimar, sanat tarihçisi, şehir planlamacısı, gazeteci, öğrenci, sosyolog, tarihçi, öğretim görevlisi, hukukçu, yazar, sanatçı, müzisyen, esnaf, din adamı, işçi vs. vs yiz... Hepimiz, Sulukule’yi iyi tanıyan, iyi bilen, insanlarız... Mahallenin sokaklarında dolaşırken, “birileri” gibi korku duymaz, “tehlikeli” demeyiz...
“Orayı görmemişlerdir bile” dediğiniz bizler, defalarca Fatih Belediyesi ile görüşmelere oturmuş, somut önerilerde bulunmuş ve projenin, insanları ve tarihi kale alan, katılımcı, uluslararsı anlaşmalara uygun bir prosedürle oluşturulması için bizzat çaba harcamış kuruluşlar ve insanlarız. Bu konuda bilgilendirme eksikliği içinde ve hatta yanıltılma durumunda olduğunuzu düşünüyoruz.
Sulukule Platformu, meslek odalarının, sivil toplum kuruluşlarının, üniversitelerin, uzman kişilerin ve en önemlisi mahalle halkının içinde olacağı “çok ortaklı bir çalışma komitesi” oluştuma önerisini defalarca belediyeye sunmuş ve bu konuda bir protokol çalışması da yapmıştır. Nitekim bu öneri, kendileri tarafından da kabul görmüş, davetimiz üzerine de bizzat kendilerinin de katıldığı ortak toplantılar yapılmışıtır. Ayrıca, zaman zaman kendileri ziyaret edilerek projenin nasıl gercekleşmesi gerektiği konusunda görüşlerimiz kendilerine aktarılmıştır.
Size gösterilmiş olduğunu sandığımız ve gerek TBMM İnsan haklarını İnceleme Komisyon’unda, gerek Avrupa Parlamentosu’nda ve daha bir çok yerde ilgililere gösterdikleri videolu sunum içinde, platform üyelerinin yer alması bundandır Sayın Başbakan. Ama ne yazık ki, bu görüntüler sessiz olarak, sadece “bakın biz onların da fikrini aldık ve projeyi öyle oluşturduk” demek için göstermelik olarak kullanılmış, ama orada konuşulanlar, platformun öneri ve fikirleri hiç yansıtılmamış, kale alınmamış sonra da “somut hiç bir şey söylemiyorlar, iyi niyetli değiller, işbirliğine yanaşmıyorlar, sadece itiraz ediyorlar” şeklinde kulisler yürütülmüştür.
Bütün çabamızı yerel yöneticilerle “ortak bir komisyon halinde çalışmak” için harcadığımız halde, ısrarlarımızla gerçekleşebilen bir kaç toplantıdan sonra, köprüleri atan bizzat kendileri olmuştur. Bütün bunlar belgelerle sabittir Sayın Başbakan...
Sulukule’deki sefalete ve “ucubelik” e gelince, bunun burada yaşayanların değil, mahalle ile tek ilgileri yıkıp yok etmek olan yönetimlerin ayıbı olduğunu düşünüyoruz.
Bir zamanlar, zenginliğiyle ünlü bu semtin (Sepetçiler Kasrı’nın, Sulukuleli sepetçiler tarafindan III. Murat’a hediye olarak yaptırıldığı söylenir), giderek çökmesi, bizzat devlet eliyle gercekleştirilmiştir.
Yakın tarihte, devlet elinin buraya, sadece, evleri, işyerlerini yıkmak, insanların geçim kaynaklarını kurutmak, toplum içinde ayırımcılığa uğrayan bu insanları “esmer vatandaşlar” diye niteleyerek daha da dışlamak için uzandığını hatırlatmak istiyoruz.
Sulukule “ucubesi”, işyerlerinin yerle bir edilmesi, yaşam ekonomisinin yok edilmesi, insanların sokaklarda sürüklenerek hortumlarla dövülmesi, kadınların zührevi hastalıklara sevkedilmesi, müzik aletlerinin sokaklarda parçalanması ve çocukların bu şiddetin ortasında büyümeye mahkum edilmesi sayesinde yaratıldı Sayın Başbakan!
“Sulukule ucubesi”, kendinden menkul bir ucube değildir! Ne bu insanlar “ucube” doğmuştur, ne de mahalle “ucube” olarak tasarlanıp inşa edilmiştir. Mahallenin bu hale gelmesi bizzat yönetimlerin ayıbıdır ve bu “ayıp”lar silsilesine bir yenisi daha eklenmek üzeredir.
Bu ayıbın adı ranttır, bu ayıbın adı koca bir kültürü yok etmektir, bu ayıbın adı sürgündür...
Ve yine hatırlatmak isteriz ki Sayın Başbakan, bir “İstanbul sevdalısı” olarak, Sulukule’den sürmek istediğiniz bu insanlar, şehre “vize” ile girmesi gerektiğini düşündüğünüz insanlar (!) değil, herkesten çok İstanbullu olanlardır. Mahalledeki kökleri bin yıl öncesine dayanır. Memleketleri sorulduğunda, yanıtları, “Istanbul, Sulukeliyim”dir. Yani onların gidecek başka bir köyü, memleketi yoktur. Ellerinden çıkartmak zorunda bırakıldıkları tapuları da, ta Osmanlı’dan kalma tapulardır bir kısmının.
Biz mahalleliyiz, mahalledeyiz Sayın Başbakan. Sulukule’deki yoksul insanların ellerinden, yokluk içindeki evlerinin nasıl alındığını, yeni sahiplerinin kimler olduğunu biliriz. Bunu öğrenmek için, Fatih AKP ilçe örgütü içinde kimlerin niye istifa ettirildiğini araştırmanız; ilçe meclisinde projenin oylandığı oturumun tutanaklarını okumanız; bazı AKP’li üyelerin projeye niye red oyu verdiğini sormanız ve tabii yeni sahiplerin kimler olduğunu soruşturmanız yeterli olacaktır.
Sizden bütün istediğimiz bu Sayın Başbakan!
Bizler hep Sulukule’deyiz... Sokaklarını, evlerini ve hatta içlerindeki hayatları tek tek biliriz...
Sulukule’yi görmemiş, oraya hiç gitmemis olanlar bizler degil, bu mahalledeki binlerce kisinin kaderi hakkında, fikirlerine hic basvurmadan karar vermis olanlardır Sayın Başbakan.
Şöyleki; Fatih Belediye Başkanı Sayın Mustafa Demir, Sulukule’ye sadece iki kez uğramıştır. Birincisi, seçim öncesiydi! Arabasıyla mahallede şöyle bir tur atmış, ve “tehlikeli” bir semt olduğunu düşünerek, arabadan inmek zahmetine bile girmemişti...
İkincisi ise, 9 Şubat 2008 günüydü. Yani projenin epey yol almasından sonra. AB-Türkiye Karma Parlamenterler Komisyonu Eşbaşkanı Sayın Joost Lagendijk’ın Sulukule Platformu’nun davetlisi olarak mahalleye geldiği gün. Bir baskın gibi gerçekleştirdiği bu ziyareti kısa kesip, mahalleyi terketmek zorunda kalmıştı.
Oysa, Sulukule “yenileme” projesine nedenlerini belirterek karşı çıkan bizler, ya zaten Sulukuleliyiz, ya da vaktini oradaki insanlara yararlı olmak için bizzat orada geçiren platform üyeleriyiz... Sivil toplum kuruluşları, mimar, sanat tarihçisi, şehir planlamacısı, gazeteci, öğrenci, sosyolog, tarihçi, öğretim görevlisi, hukukçu, yazar, sanatçı, müzisyen, esnaf, din adamı, işçi vs. vs yiz... Hepimiz, Sulukule’yi iyi tanıyan, iyi bilen, insanlarız... Mahallenin sokaklarında dolaşırken, “birileri” gibi korku duymaz, “tehlikeli” demeyiz...
“Orayı görmemişlerdir bile” dediğiniz bizler, defalarca Fatih Belediyesi ile görüşmelere oturmuş, somut önerilerde bulunmuş ve projenin, insanları ve tarihi kale alan, katılımcı, uluslararsı anlaşmalara uygun bir prosedürle oluşturulması için bizzat çaba harcamış kuruluşlar ve insanlarız. Bu konuda bilgilendirme eksikliği içinde ve hatta yanıltılma durumunda olduğunuzu düşünüyoruz.
Sulukule Platformu, meslek odalarının, sivil toplum kuruluşlarının, üniversitelerin, uzman kişilerin ve en önemlisi mahalle halkının içinde olacağı “çok ortaklı bir çalışma komitesi” oluştuma önerisini defalarca belediyeye sunmuş ve bu konuda bir protokol çalışması da yapmıştır. Nitekim bu öneri, kendileri tarafından da kabul görmüş, davetimiz üzerine de bizzat kendilerinin de katıldığı ortak toplantılar yapılmışıtır. Ayrıca, zaman zaman kendileri ziyaret edilerek projenin nasıl gercekleşmesi gerektiği konusunda görüşlerimiz kendilerine aktarılmıştır.
Size gösterilmiş olduğunu sandığımız ve gerek TBMM İnsan haklarını İnceleme Komisyon’unda, gerek Avrupa Parlamentosu’nda ve daha bir çok yerde ilgililere gösterdikleri videolu sunum içinde, platform üyelerinin yer alması bundandır Sayın Başbakan. Ama ne yazık ki, bu görüntüler sessiz olarak, sadece “bakın biz onların da fikrini aldık ve projeyi öyle oluşturduk” demek için göstermelik olarak kullanılmış, ama orada konuşulanlar, platformun öneri ve fikirleri hiç yansıtılmamış, kale alınmamış sonra da “somut hiç bir şey söylemiyorlar, iyi niyetli değiller, işbirliğine yanaşmıyorlar, sadece itiraz ediyorlar” şeklinde kulisler yürütülmüştür.
Bütün çabamızı yerel yöneticilerle “ortak bir komisyon halinde çalışmak” için harcadığımız halde, ısrarlarımızla gerçekleşebilen bir kaç toplantıdan sonra, köprüleri atan bizzat kendileri olmuştur. Bütün bunlar belgelerle sabittir Sayın Başbakan...
Sulukule’deki sefalete ve “ucubelik” e gelince, bunun burada yaşayanların değil, mahalle ile tek ilgileri yıkıp yok etmek olan yönetimlerin ayıbı olduğunu düşünüyoruz.
Bir zamanlar, zenginliğiyle ünlü bu semtin (Sepetçiler Kasrı’nın, Sulukuleli sepetçiler tarafindan III. Murat’a hediye olarak yaptırıldığı söylenir), giderek çökmesi, bizzat devlet eliyle gercekleştirilmiştir.
Yakın tarihte, devlet elinin buraya, sadece, evleri, işyerlerini yıkmak, insanların geçim kaynaklarını kurutmak, toplum içinde ayırımcılığa uğrayan bu insanları “esmer vatandaşlar” diye niteleyerek daha da dışlamak için uzandığını hatırlatmak istiyoruz.
Sulukule “ucubesi”, işyerlerinin yerle bir edilmesi, yaşam ekonomisinin yok edilmesi, insanların sokaklarda sürüklenerek hortumlarla dövülmesi, kadınların zührevi hastalıklara sevkedilmesi, müzik aletlerinin sokaklarda parçalanması ve çocukların bu şiddetin ortasında büyümeye mahkum edilmesi sayesinde yaratıldı Sayın Başbakan!
“Sulukule ucubesi”, kendinden menkul bir ucube değildir! Ne bu insanlar “ucube” doğmuştur, ne de mahalle “ucube” olarak tasarlanıp inşa edilmiştir. Mahallenin bu hale gelmesi bizzat yönetimlerin ayıbıdır ve bu “ayıp”lar silsilesine bir yenisi daha eklenmek üzeredir.
Bu ayıbın adı ranttır, bu ayıbın adı koca bir kültürü yok etmektir, bu ayıbın adı sürgündür...
Ve yine hatırlatmak isteriz ki Sayın Başbakan, bir “İstanbul sevdalısı” olarak, Sulukule’den sürmek istediğiniz bu insanlar, şehre “vize” ile girmesi gerektiğini düşündüğünüz insanlar (!) değil, herkesten çok İstanbullu olanlardır. Mahalledeki kökleri bin yıl öncesine dayanır. Memleketleri sorulduğunda, yanıtları, “Istanbul, Sulukeliyim”dir. Yani onların gidecek başka bir köyü, memleketi yoktur. Ellerinden çıkartmak zorunda bırakıldıkları tapuları da, ta Osmanlı’dan kalma tapulardır bir kısmının.
Biz mahalleliyiz, mahalledeyiz Sayın Başbakan. Sulukule’deki yoksul insanların ellerinden, yokluk içindeki evlerinin nasıl alındığını, yeni sahiplerinin kimler olduğunu biliriz. Bunu öğrenmek için, Fatih AKP ilçe örgütü içinde kimlerin niye istifa ettirildiğini araştırmanız; ilçe meclisinde projenin oylandığı oturumun tutanaklarını okumanız; bazı AKP’li üyelerin projeye niye red oyu verdiğini sormanız ve tabii yeni sahiplerin kimler olduğunu soruşturmanız yeterli olacaktır.
Sizden bütün istediğimiz bu Sayın Başbakan!
nihal- Mesaj Sayısı : 21
Kayıt tarihi : 08/03/08
Yaş : 39
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz